Şurası bir gerçek ki İslâm dünyası, asırlardır müptelâsı olduğu sorgusuz, sualsiz, günü birlik ve taklîde dayalı bir hayata esir düşmüş ve üstüne sanki ölü toprağı saçılmıştır. Artık o, kendisinden korkulan, çekinilen, kaba ve hoyrat bir hayata yataklık eden ve hattâ terör denen insanlık suçunu işleyenlerin vatanı olarak düşünülen bir dünya haline sokulmuş ya da öyle gösterilmiş ve öyle algılanmıştır.
O halde İslâm dünyasını asırlardır peşine takıp sürükleyen ve gelişmiş ülkelerin şa ...